Hallo iedereen! Vandaag zijn wij in Amsterdam, Venetie van het noorden 😀 Yani herkese merhaba! Bugün Kuzeyin Venedik’i Amsterdam’dayız (Ve ayrıca Amsterdam’ a 1 saatlik mesafedeki dünyanın en güzel yerlerinden birisi Zaanse Schans kasabasındayız) (gözlerde kalp kalp emojileri) 😀 Flemenkçe cümlem için profesyonel yardım aldım. Maksat havama hava katmak olsun 😀
Amsterdam bir milyona yaklaşan nüfusu ile Hollanda’nın başkentidir. Adı, ilk kurulduğu zamanlarda Amstel Irmağı’nın üzerine kurulan su bendi (dam) olan Amstelredamme’nin zamanla Amsterdam olmasından gelir. Hollanda’nın birçok yerinde olduğu gibi, Amsterdam’da da kanallar bataklık olan bölgede öncelikle suları denetim altına almak için kazılmıştır. Kuzeyin Venedik’i ismini de kanalları ile öne çıkan bir şehir olduğu için kazanmış. Bazı kanalların üzerinde tekne evler bulunuyor. Bunlar genellikle eski tekneler ya da baştan ev olarak tasarlanmış teknelerdir. Konut sıkıntısı sonucu olarak ortaya çıkan tekne evler, bugünlerde daha çok bir yaşam tarzı olarak öne çıkmaktadır. Benim Amsterdam ile ilgili aklımda kalan en güzel şeylerden biri bu tekne evlerdi 😀
Amsterdam ve bisikletler
Amsterdam’da sürekli göreceğiniz bir diğer şey ise bisiklettir. Hatta gün içinde kanallardan çöp toplanırcasına onlarca bisiklet toplanıyor, temizlik işleri müdürlüğünün bir kolu olarak bisiklet işleri gibi düşünün çünkü o derece fazla bisiklet çıkartılıyor 😀
Amsterdam, çok çeşitli sanat ve kültüre ev sahipliği yapan uluslararası bir şehirdir. Bu sebeple gezmeye şehirdeki müzelerle başlayabiliriz. Dünyaca ünlü Hollandalı ressam Vincent Van Gogh Müzesi dünyadaki en popüler müzelerden birisidir. Müze, 200’den fazla tablo, 500’den fazla çizim ve 700’ün üzerinde yazara ait mektup ile Van Gogh’a ait en büyük koleksiyonu barındırıyor. Müze, Amsterdam’ın önemli bir meydanı olan Museumplein (müze meydanı)’dedir.
Van Gogh Müzesi
Müze meydanında, Van Gogh Müzesi dışında birkaç müze daha bulunmakla birlikte neredeyse her turistin fotoğrafına konu olan o meşhur ‘IamAmsterdam’ yazısı da ayrıca bu meydandadır. (Benim fotoğrafıma da konu oldu tabi ki :D)
Amsterdam Dam Meydanı
Şehrin bir diğer önemli meydanı da Dam Meydanı’dır. 13. yüzyılda şehrin batmasını önlemek için Amstel Nehri’nin etrafında bir baraj inşa edildiğinde ortaya çıkmıştır. Baraj meydanı olarak da adlandırılan Dam Meydanı, hippileri ile ünlü olmuştur ve günümüzde de birtakım hippi gruplarla karşılaşmak mümkündür. Meydanı önemli kılan yapıların başında Kraliyet Sarayı ve Madame Tussauds Müzesi gelmektedir.
Heineken Experience, Amsterdam’ın merkezinde bulunan eski bira fabrikasıdır. 1864’de dünyaca ünlü bira markasının ilk fabrikası olarak kurulmuştur ancak talep artışının çok fazla olmasından dolayı 1988 yılında fabrika şehir dışına taşınmıştır. Tarihi yapısını hala korumakla birlikte bira severlerin keyif alacağı bir durak olacaktır. İkram edilen biraları tadarken markanın tarihi, kullanılan makineler ve biranın yapılışı hakkında bilgilenip eski bira reklamlarını izleyerek bu tarihi müzeyi keyifle gezebilirsiniz.
Ve son olarak Hollanda’ya gitmişken asla ve aslaaa görmeden dönmemeniz gereken bir kasaba; Zaanse Schans. Amsterdam’ın kuzeyinde yer alan bu kasaba 18. ve 19. yüzyıllarda önemli bir sanayi bölgesi olmuş. Şimdilerde ise popüler turistik yerlerden biridir. Yel değirmenleri, atölyeleri ve geleneksel mimari tarzdaki evleriyle dikkat çekiyor.
Değirmenler, Hollanda’nın en büyük problemi olan denizle savaşmak için kullanılmışlar. Su seviyesinin altında bulunan bölgelerde suyun dışarı pompalanmasında, kullanılabilir tarım arazileri elde etmek için ise göletlerdeki suyun çekilmesinde kullanılmışlar. Günümüze kadar gelen bu yel değirmenlerinin kimisi boya üretiminde, kimisi ise yağ fabrikası olarak kullanılmaya devam ediliyor.
Zaanse Schans
Zaanse Schans’ta yel değirmenleri dışında minik peynir fabrikaları da var, burada peynir üretimlerini izleyip satın alabilirsiniz. Peynirleri balmumu ile kapladıkları için tüketmeye başlayana kadar bozulmadan herhangi bir ortamda muhafaza edebilirsiniz. Keçi, koyun, tavuk gibi hayvanlardan oluşan bir çiftlik de var. Hayvanlar aşırı fotojenik, turistlere alışmış olsalar gerek 😀
Hollanda’nın önemli sembollerinden biri de ‘Clogs’ ismini verdikleri tahta ayakkabılar. Ülkenin büyük bir bölümü deniz seviyesinin altında olduğu için hep ıslak bir ülkeymiş ve buna çözüm olarak da tahta ayakkabılar üretip giymeye başlamışlar. Tahta ayakkabı yapım atölyesinde değişik konseptler için üretilmiş tahta ayakkabıları görebilir, satın alabilir ve atölyesinde yapım aşamasını izleyebilirsiniz.
Bugüne kadar gitmiş olduğum Avrupa şehirleri içinde kesinlikle bir daha gitmeliyim dediğim ikinci şehir Amsterdam. Birinci sırada hangi Avrupa şehri var merak ediyorsanız okumaya devam ediniz, teşekkürler. Amsterdam için Wim Sonneveld’den ‘Aan de Amsterdamse Grachten’ şarkısı gelsin o zaman. Bir sonraki rotada görüşürüz !