Written by 5:46 am Felsefe, Manşetler Views: 4

Ortaçağda Şehir ve Felsefe İlişkisi

Ortaçağda Şehir ve Felsefe İlişkisi

“Karanlık Çağ” olarak adlandırılan ortaçağ, günümüze dair bilimsel gelişmelerin ve sürekli yenilenen teknolojik buluşların ana kaynağı olarak kabul edilir. Cehaletin içine batmış bir Avrupa kıtası skolastik düşünce etkisi altında kalmış ve felsefe tamamen kilise baskısı altına girerek karanlığa gömülüdür. Fakat bitik felsefe düşünce yapısı sadece Avrupa’dan ibaret değildir ve İslam coğrafyası Avrupa karanlıkta iken altın çağını yaşamaktadır. Bu kadar kötü anılan Ortaçağ’da şehir ve felsefe ilişkisi diğer sebebi de Avrupa’yı tam bir cehalet içinde bırakan kilise yönetim sistemidir.

Ortaçağ Karanlık Dönemi ve Skolastik Düşünce

Bu devrin elbette böyle anılmasının tek sebebi Avrupa karanlığı değildi. Kilise ve Papa’nın gücünün krallardan bile güçlü olmasıydı. Hristiyanlık dinine sıkı sıkıya bağlı kalan halk aslında kilisenin kendi kendine verdiği kurallara inanıyor, halka cennetten kiralık yer ayırtıp vergiye bağlıyorlardı. En kötüsü de tüm bunları yaparken tanrı istedi bahanesine sığınıyorlardı. Ne yazık ki derebeyleri sistemi ile yönetilen Fransa, Almanya ve İngiltere gibi büyük ülkelerde büyük bir kargaşa hakimdi.

Buralarda aynı zamanda 30 yıl savaşları da vardı. Bir yandan Venedik Papalık sistemi bir yanda Bizans Ortodoks kuralları iki mezhebi birbirine düşüyorüyordu. Bu durumdan en olumsuz etkilenen ise halktı. Bilhassa şehir hayatları bu katı kurallar ve kargaşa etkisi altında kalarak cehaletin pençesinde boğuşuyordu. Bu dönemde en etkin bilim çalışmaları Bizanslı bilim adamları tarafından yapılıyordu. Bunun nedeni ise Ortodoks kilisesinin Katolikler kadar acımasız ve kuralcı olmamasıydı. Bu gelişmeler arasında felsefe hiçbir şekilde gelişmemekteydi. Düşünce yapısı Papa’nın isteklerine göre şekilleniyordu.

Ortaçağda Şehir ve Felsefe İlişkisi
Ortaçağda Şehir ve Felsefe İlişkisi

Ortaçağda Şehir Yapısı

Kilise etkisi sadece düşünce ve bilim üzerinde değil mimari üzerinde de etkiliydi. Genellikle karanlık ve gotik tarzda yapılan binalar iç karartıcı bir görünüm veriyordu. Öte yandan büyük şato ve kalelerin görünümü tıpkı katedraller gibiydi. Bu da yine papa ve Katolik etkisinin en büyük kanıtıydı. 1200 lü yıllardan itibaren kale ve şatolar daha nizami bir şekil almaya başladı. En azından karanlık görüntüden biraz olsun uzaklaşarak yumuşak tasvirler ile düzenlendi.

İlk Filozoflar

Ortaçağ dönemi filozofları arasında en önemli isim Augustinus olarak anılır. O bir Bizans tarihçisi ve düşünce adamıydı. Örnek aldıkları ise Aristo ve Platon’du. Onun düşünceleri Orta Avrupa ülkelerine yayılmış, genellikle varoluşçuluk üzerine yorumlama yapılmıştır. Tabii ki kilise kuralları dışına çıkamayan düşünürler Hristiyanlık üzerine araştırmalar yapmış, İsa ve dönemi hakkında fikir sahibi olmaya çalışmışlardır. Dine bağlı kalanlar kadar arada çelişki içinde olanlarda vardı. Bunlardan biri Tertullianus adlı düşünürdü. O da tam tersine din ile felsefe arasında hiçbir uyum olmadığını iddia ediyordu.

Şehir ve Felsefe İlişkisi

Karanlık dönem birkaç yüzyıl devam etmişti. Fakat Türk akınları, iç savaşlar, fakirlik ve salgınlar mecburi olarak kilise ve kralları düşünmeye itmiştir. Arada kalan Avrupa ülkeleri düşüne dursun İspanyollar akıl almaz maceralara atılmıştı. Gemilerle Afrika, Amerika, Hint ve Asya kıtalarını dolaşarak buralarda çok değişik kültür ve yer altı zenginlikleri keşfettiler. Bu kıtalardan getirdikleri yiyecek, altınlar, elmaslar ve tohumlar ile Avrupa’ya domates, karpuz gibi önemli besinler getirdiler.

Zamanla zenginlikle buluşan Avrupa şehirlileri kısa zamanda matbaa ile de tanışmış okuma yazma oranını arttırmıştır. Bu gelişmeleri takiben şehir hayatında bilimsel buluşlar ve yeni görüşlerin önü açılmış, skolastik düşünce yıkılmıştır. Yavaş yavaş kan kaybeden kilise ise duruma din ile müdahale etmeye çalışsa da filozof ve bilim insanları buna müsaade etmemiştir.

Felsefi Görüşler

Ortaçağ felsefesi tek bir kalıba sıkışıp kalsa da az da olsa nefes alma şansı bulabilmiştir. Fakat yine kilise etkisi altında kalan düşünce yapısı Hristiyanlığı sorgulamaktan öte gidilmemiştir. Kıta üzerinde etkili olan düşünce yapısı Bizans yolu ile Avrupa’yı gezen düşünürlerin ve ulaşan eserlerin anlattığı üzere Yunan felsefe sistemiydi. Gnostizm, yorumsalcılık ve varoluşçuluk felsefesi düşünce yapısı üzerinde baskındır. Bir yandan stoacılık keşfedilirken bir yandan da patristik felsefe etkili olmaya başlamıştır.

Platon ve Sokrates in düşünceleri baz alınmıştır. Avrupa geriden gelirken İslam coğrafyası ise tam bir altın çağ yaşamaktadır. İbni Sina, İbn Haldun, İbn rüşt, Farabi, Tufeyl gibi isimler tüm dünyada düşünceleri kabul görecek ve de bazı bilim dallarının temelini atacak olan önemli şahsiyetlerdi. Günümüzde nasıl ki Avrupa önden gelip Ortadoğu geride kalırken o dönemde de Ortadoğu Avrupa’nın çokça önünde ilerliyordu. İbn Haldun un kurduğu sosyoloji ilmi Avrupalı yazarları oldukça etkilemişti. İbni Sinan’ın el kanun fit tıp kitabı tıp başlangıç eseri olarak kabul edilmiş ve onun ışığında nice tıbbi buluşlara imza atılmıştır.

Şehirde Filozofların Etkisi

Çağın karanlığında kaybolan filozoflar kendilerine yeni bir soluk bulduğu anda her yerde hatiplik ve hocalık yapmaya başladılar. Öyle ki Thomas aquinas skolastik felsefeye en büyük katkıları sağlamıştır. Her ne kadar düşünceleri yine kilise kuralları dışına çıkmasa da bilgi felsefesi ve metafizik konularında gelecek kuşaklara önemli belgeler bırakmıştır. Karanlık devrin mimarlarından kabul edilse de felsefe alanına sağladığı katkılar sayesinde hem eleştiri kapıları açılmış, hem de düşünce sistemi yol açıcı olarak kabul edilmiştir.

Kendisinin söylemleri bugün hala Katolik kilisesinin kuralları olarak tanınmıştır. 1914 yılında onun düşüncelerini eleştirenler günaha girmiş kadar eşit olarak ilan edilmiş, ulu kilise doktoru unvanına sahip yegane şahsiyettir. Ona göre Tanrı tektir ve tekliği tartışılamaz. Geleneksel Yunan düalizmini redderek insanın iki farklı özden oluştuğunu iddia etmiştir. Ona göre insanın iki erdemi vardır biri doğal erdemler ikincisi ise doğaüstü erdemler. Sadece imanlı ve tanrıyı bilenler doğaüstü erdemlere ulaşmaktadır.

Visited 4 times, 1 visit(s) today
Close