Bonjour a tous! Bugün Fransa’nın başkenti Paris’teyiz. Gözleriniz de kalp kalp emojiler oluşmuş olmalı çünküüü aşıklar şehrindeyiz. Ben bu şehre aşıklar şehri denilecek ne var asla anlamadım, anlamıyorum aslında romantik biriyimdir de neden böyle oldu anlamadım 😀 Aşıklar şehri denilmesinin başlıca sebepleri şehirde gizlenmiş aşk hikayeleri, sokakların aşırı romantikliği ve her yerde öpüşen çiftlermiş (bu üç sebebe göre benim gezdiğim birçok yere aşıklar şehri demem gerekirdi de neyseee ortalığı karıştırmayayım şimdi :D).
Sen Nehri üzerine kurulmuş olan Paris Fransa’nın başkenti ve 2,1 milyon nüfuslu şehridir. Moda ve lüksün dünya başkenti olan Paris ‘Işık Şehri’ olarak da anılmaktadır. Gezintiye Fransa’nın simgesi Eyfel Kulesi ile başlayalım. Fransız Hükümeti, Fransız Devrimi’nin 100. Yılını kutlamak amacıyla anıt bir yapı inşa ettirmek istemiş ve bir proje yarışması düzenlemiştir. Yarışmayı kazanan tasarımcı Alexandre Gustave Eiffel olmuştur, yani kule ismini tasarımcısından almaktadır. Kulenin ağırlığı yaklaşık 10 bin ton olup 3 katlıdır ve her katından seyir mevcuttur. Aslında kule yapılırken 20 sene sonra kaldırılacak şekilde planlanmış ancak turistlerin yoğun ilgisinden dolayı devamlı kalmasına karar verilmiştir.
Eyfel Kulesi
Eyfel Kulesi’ne hayran olan birçok insan var ama tabi ki hayran olanlar kadar nefret edenlerde yok değil bakınız William Morris. Kendisi koca Paris de bu çirkin demir yığınını görmediğim tek yer onun altı diyerek günlerini sürekli kulenin altında geçirmiştir. İşine karışmak gibi olmasın ama sence de biraz fazla abartmamış mısın Williamcığım 😀
Kuleyi bizden de yorumlayanlar var tabiii. Nazım Hikmet kuleyi çelik bir zürafaya, Cemal Süreyya ise A harfine benzetmiştir. Bedri Rahmi Eyüboğlu ise şiirlerinde Eyfel Kulesi ile Galata Kulesi’ni evlendirmek istemiştir. Ne alaka ben hiç anlamadım 😀 😀 Hikayesini bilen varsa yorum olarak bekliyorum lütfeeen! Eyfel’e çıkma sırası Ankara’ya kadar uzandığı için çıkmamıştım ama sanmayın ki Paris manzarasını yükseklerden görmedim. Montparnasse Gökdeleni’nin 56. katında bütün Paris ayaklarınızın altında. ‘Sırf Paris manzarası izlenecek diye şehrin yapısını katletmeye gerek var mıydı’ söylemleri ile bu yapıdan da nefret edenler oldukça fazla.
Sacre Coeur Bazilikası
Eyfel’den sonraki durağımız ünlü ressamlar tepesi olarak da bilinen Sacre Coeur Bazilikası. Beyaz yapısı ve Kubbeleriyle Paris’in simgelerinden birisi olmuştur. Kalker taşından inşa edilmiştir bu sebeple kendi kendini temizleyebilme özelliğine sahiptir. Bizans ve Roma mimarisiyle inşa edilen bazilikanın ön kısmında Hz. İsa ve Aziz Louis heykelleri vardır. Etkileyici iç ve dış mimarisi dışında harika bir manzara ve ortama da sahip.
Notre Dame Katedrali
Dünyanın bilinen en eski katedrallerinden biri olan Notre Dame 2019 yılında bir yangınla büyük zarar gördü biliyorsunuz 🙁 Yazarı Victor Hugo olan dünya edebiyatı kitaplarından Notre Dame’ın Kamburu kitabıyla da ünlenen katedral, Paris’in en eski yerleşim yerlerinden Sen Nehri üzerindeki Cite Adası üzerinde yer alıyor. Fransız gotik mimarisi ile inşa edilen katedralin yapımı da oldukça uzun, yaklaşık 200 yıl sürmüş. Katedral şu an yangın sebebiyle restorasyonda ve tahminen 2024 yılına kadar da kapalı olacakmış, gözyaşları pıt pıt 🙁 Mimarisi çok çok güzel bir katedral, ünlü olduğu kadar var gerçekten.
Louvre Müzesi
Paris denilince akla ilk gelen gezi noktalarından birisi de Louvre Müzesi. Oldukça geniş bir alana sahip olan müze aynı zamanda dünyanın en büyük müzesi unvanına da sahip. Müze içerisinde 350 bini aşkın eser yer alıyor. 350 bin eserin tamamı tahmin edebileceğiniz üzere 1-2 günde gezilip görülemez, düzenli olarak yılda en az 2 kez falan Paris seyahati düzenlemeniz gerekir (müze meraklılarını iflas ettirmek için birebir fikirler veriyorum maşallah bana 😀 :D).
Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa adlı eseri de bu müzede sergileniyor. Ben müzeyi gezmedim o yüzden Mona Lisa’nın gözleri siz ne yöne giderseniz o yöne mi bakıyor bilgisini veremiyorum ama Mona Lisa’nın farklı bir versiyonu gezerken büyük keyif aldığım Gaziantep’te bulunan Çingene Kızı mozaiği Zeugma Müzesi’nde sergileniyor. Bakışlarındaki hüzün ve yapımında kullanılan teknikler nedeniyle Gaziantep’in Mona Lisa’sı olarak anılıyor. Zeugma mozaik tablosunun gözleri siz ne yöne giderseniz o yöne bakıyor kesin bilgi yayalım 😀 Paris yazısının şarkısı ise çok sevdiğim bir şarkıcı olan Zaz’dan “Je Veux” olsun o zaman. Bir sonraki gezi rotasında görüşmek üzere, kendinize iyi bakın!